yaşamözüm_URAS'ım

yaşamözüm_URAS'ım
gülüşün en büyük hazzı verir hayatıma...

24 Aralık 2010 Cuma

...


Madagascar from Talley Our on Vimeo.



Eğitimlerde  her ders öncesi bu video ve bu dansla eğitime başlardık...Şimdi ben ne zamandır bunu arıyorum Şansa bak madagascar videosunu ararken buldum... Hay allammm...
   Varmısınız yapmaya???

2,5 yaşa bir ay kala




                                          Bizim yumurtadan dinazor çıktı...
Bu yazı 2,5 yaşa bir ay kala yazısı bir türlü toparlanıp yazılamayan...son 15 gündür ki gelişmeler Şevval le birlikteliklerindeki çok çok daha iyi onuda 2,5 yaşa saklamak gerek...




Makas tutmaları kesmeleri güzelleşti...Kabiliyetsizlik bendeymiş meğer...Teyzesinden öğrendi...



10 a kadar sayıları tanıyarak ve bilerek saymaya başladı ve önüne gelen herşeyi sayıyor ...


Hamurunu oklavayla bir güzel açıp bıçağıylada kesebiliyor...



Boncuk dizme oyununu artık seviyor...






                        İlk biçerdöver çizimi :)))

Mantıklı sorular soruyor...



Mızıkçılık Şevvale nispeten daha az... Bir oyunla epeyce oyalanabiliyor...Hani böyle oyunun tadını çıkarıyor...



Bazı kavramları çok çabuk algılarken bazılarında hem öğrenmek istiyor hemde inatlaşıyor...



Küp ve dikdörtgenler prizması(dikdörtgenler prizmasası diyor) son öğrendikleri...Silindiri zaten biçerdöverden ezberledi...Özel çabamız yok ama geometrik şekillere yönelik aşırı bir ilgisi var...



Nasıl olsa unutur diye çok da üstünde durmuyorum açıkcası...Çok ısrar edip sorduğundan doğrusunu söylüyoruz o şekilde algılıyor...



Renkleri seviyor ara renkleri merak ediyor ama annesi ara renkleri bilmiyor ona en yakın rengi söylüyor '' anne sen milmiyomusun '' diyerek yanından ayrılıyor...






Dil gelişimi oldukça hızlı söylemediği şey yok gibi ama hala bazı harfler eksik...
  Sakız almaya gidiyorum men babamla sanada alayımmı anne?
   Al tatlım
   Ne renk istersin anne?
   Kırmızı al tatlım( mavi asla almaz  cinsiyet ayrımcısı tutum)
  Sakız aldın mı tatlım?
   Sana patates aldım sakıza gerek yok....
  ???
 Patates mi çiğniyeyim ben şimdi?
 Kızartıp yiyebiliysin anne???


Birkaç tekerleme ezberledi...Ezber konusunda biraz kötü...Çabuk unutuyor...




Hımmm...Bunun yanında tekrar bezlenmiştik biz demedim değil mi?
Çiş işi iyi gidiyordu, sık hastalık özelikle ishalli dönemde tekrar bağlayıp ablanında istikrarsızlığı sonucu( kendi kendine yemesine izin vermemesi ve bu bez işini beni bırakıp kreşe verirler mi ki endişelerinden yaptığını sonradan farkettim)tekrar bezlendik...

   yeme bozukluğu hala devam...İştahsızlık olarak değerlendirmeyelim canım sıkılıyor da aynı tür besinleri alma, farklı tadlara isyan , yumurta peynir ballı ekmek sabah üçlemesi, köfte pilav makarna ana öğün üçlemesi, havuç elma armut meyve üçlemesi ; sütsüz yoğurtsuz sebzesiz geçen günler üçlemesi neyseki abur cubursuz ( arada iki yalamalık topitopuda bıraktı kaşındırıyor meni diyerekten ) beslenme piramidimizi oluşturuyor...
    Ha bu arada blenderi bayramda bıraktığımızı da not düşeyim... Ablanın gelmemesinin artılarından biri bulamaçsız günler...Ve emzik de bayramdan beri yok...




  Nihayet persantil değerleri % 50 den % 25 e geriledi...% 10 sınırına gelince doktora götürmeyi düşünüyoruz...
  Yemediğinden sık hastalanan veledi de kendi immun sistemi dile gelsin çözüm bulsun diyerekten kronik sümüklüböcek ilan edip tüm vitamin ıvır zıvır takviyelerini  kesdik...
  Sümkür tatlım?
  Yeşil mi anne mavi mi ?
  Yeşil tatlım..
  offfff... Mavi olmaz mı anne???
 
 


   Uykuya dalış problemli hala sallanıyor ayakta...Öncesi sürü sepet kitap ardından uydurmalı masal ardından sallanma şeklinde...
  Bir saat olmuş yatağa geçeli , okumaktan anlatmaktan dilim damağım kurumuş ha şimdi uyuyacak derken;
   Babam sallasaydı meni?
  Neden tatlım?
  Daha güzel masal anlatırdı ondan....
  Pesssssssssssss   yaniiiii...





 Kendi başına giyinme işi hiç olmadı ; yanık  şevvalden göre göre çorabını çıkarmayı öğrendi şükretmek
lazım...

''Hareketi severimmm hareketi seviyoooooooooooo'' Madagascar   ve  Matter'in abartılı hikayeleri  şu aralar en sevdiği seyrettikleri... Tv ye ilgi yok ...Zati tv mizde bozuk epeydir çatıya çıkıp anten düzeltilecek :))Çatıya çıktık uyduyu bulamadık ama bir köpek bulduk sesiz sedasız enüst kattaki oğlan çocuğu besliyormuş bundan sonra sık ziyaret edilecek ...

En sevdiği şarkı...I like to move it...


I like to move it (Madagascar) from Petra Dema on Vimeo.




''Yütfen bezimi bağlarmısın anne men bezime yapmak istiyoyum daha müyümedim men''


'' Müyüdüm men süt içmek istemiyoyummmmm''


işine gelince büyüyor işine gelmeyince büyümüyor...




 Yukarda görüldüğü üzere çocuğun hiçbir suçu yok...Zehir gibi bir çocuk ... Kaldırımda kesinlikle el tutmayan koşan zıplayan ama yol gelince durup annesini bekleyip elini tutan; istenmeyen konularda mantıklı açıklamalarla çok çabuk kabullenen , yapabiliymiyim edebiliymiyim diye soran bir kere yapabilirsinlerde ikinciyi teklif etmeyen , yabani olmayan çabuk ısınan, doğayı hayvanları seven
  Bu ne ağacı anne? Peki bu ağaç neden yapraklarını dökmemiş?
  Kediye taş atılmaz  canı acır sen yannış yaptın Şevval kedi sevilir?
  Diye üzülen,
  yanlışlarında özür dileyen vs vs bir sürü güzel meziyet...
   çok bilen çok okuyan ama bildiklerini hayata geçirmekte bir o kadar beceriksiz obsesif annenin yanlış tutum ve davranışları sonucu çocuğun doğasını katleden bir ben...
  Yazıyı kendim için yazdım...Çünkü  son 15 gündür anneden ayrı günlerde Anneanne Şevval Zuhal teyze üçgeninde kendi yolunu yordamını bulan bir yavru...
  Aaaa abla Uras kendisi yiyor yemeğini,
 Aaaa abla Uras oraya kendi çıkıp inebiliyor hiç de düşmedi...

Aaaa abla Uras 'ı RAHATTTT BIRAKIRMISINNNN ARTIKKKKK....Alıp gitcem bak çocuğu!!!

20 Aralık 2010 Pazartesi

geçen zaman...


Hayatın ritmi değişti gibi, evin, işin, orasının bURASının...
Malum bayramdan beri büyükannemiz gelemiyor yanımıza...
Önce babasını kaybetti abla şimdilerde de annesi hala yoğun bakımda...(pazar itibariyle oda aramızdan ayrıldı, yazıyı yazmaya başlayalı epey olmuş farkettim yayınlamalı artık eksik gedik)
Arada izin alıp bakmalarımın yerini artık iki haftadır bize haftaiçi yerleşen anneanne ve zuhal teyzemize bıraktı...
Haftasonları sancılı...
 Haftaiçi beraber dellenmeye alışan Şevval -Uras çifti  haftasonlarıda anne babaya sarmakta...



O derece alıştılarki birbirlerine...
  Şevval ne yapsa aynısını tekrarlıyor Uras... En güzel tarafı elbetteki yemek olayı...Şevvalden öncesi bitiyor tabak...Tamam gene aynı şeyleri yiyor( köfte pilav makarna) ama olsun en azından onun gibi kendi yiyor yada oyunsuz yiyor ...Naz niyaz eylemiyor...Meyveyide  yediği sürece yemeyiversin kereviz pırasa...
  









  

   Kesip yapıştırıyorlar, bulup takıyorlar ,yazıp  boyuyorlar en çokda koşup zıplıyorlar(mış)...

İşin ilginci de hiç biçerdöverinin yüzüne bile bakmıyormuş Uras Şevvalde bebeklerinin...



Büyükanneyi özledimi ki Uras ?nerdeyse bir ayı geçti görmeyeli

Birkez hastanede gördü  ona bırakacağız diye sevdirmedi kendini...
Başsağlığına gittiğimizdede resmen yüzüne üzülsün diye haykırdı
  '' seni az özledim men müyükanne dedemi çot özledim...''
Onu bırakıp gittiğini düşünüyor aslında çok özlediğini  anlıyorum oyunlarından...
( Geçen haftaiçi uğradı abla o derece gözleri döndüki birbirlerini sevmektenikisininde  çokkk özlemişler anladım)
  




   

  
   Hastalık hallerine devam... Salya sümük bitecek bu kış...
   Son bir haftadır ki gelişmeler oldukça hızlı..2,5 yaşa bir ay kala başka bir postun konusu...
 








   Gelelim anneye;
       Bir;  İzmir ini ve  Salihasını  özledi...
       İki; İşi konusunda konuşmayı sevmiyor ( yüzyüze anlatacağım nedenlerini kızlar söz) Aralık itibariyle kapı önüne konulmaktan vazgeçerilip  bir müddette burda idare etsinlerle bol adrenalinli başka bir departmana gönderildi...Mesai arkadaşları 20 li yaşlarda  taş çatlasın 23 değil...Enerjileri güzel iyi de geliyor bünyeye...Amma velakin feysbuk ve gündelik dizi muhabbetleride hiç çekilmiyor...Kötünün iyisi gibi bişey durumları...
      Üç; bir an evvel bu berbat yıl bitsin gitsin istiyor yeni yılı iple çekiyor...
    Dört; yeni yıla girmeden birkaç post daha yazabilmek istiyor...
    
    
   



 

  
  
 
 

8 Aralık 2010 Çarşamba

Kitap Mim im...

Sevgili Deli Anne'm MİMlemişti...Ne güzel Mimler dolanıyor bloglarda...Bu da bunlardan biri...Mim e göre kitaplığımızın karşısına geçiyoruz gözler kapalı rastgele çektiğimiz kitaptan 55. sayfasından bir pasaj yazıyoruz...

Bende geçtim hemen kitaplığın karşısına... Kötü bir ayrımcılık var kitap rafları arasında...Nedeni belli...Kitabı alan bir daha geri getirmediğinden böyle bir yöntem geliştirilen...Asla vermediklerim asla veremeyeceklerim getireceğinden emin olsam bile en üst rafta...Çünküm okurken altı çizilen , notlar düşülen, gündeliklerde eklenen  yani kitaba kendimcede bolca anlamlar yüklediğim kitaplarımın olduğu raf...
   Kitaplığın karşısına geçtiklerinde ''gayet net bu raftan olmaz '' diyebildiklerim...
  İster istemez de o rafın karşısındayım... Ve yeminlen hepsinin 55.  sayfasına bakıp  uzun bir süre onlara daldım dolandım geldim... Ne iyi geldi... Ne mutlu oldum...
  Rastgele çektiğim ilk kitapta(Ulysses dermişim)  55. sayfadan pasaj seçemedim uzun uzadıya yazmak gerekiyor anlamlandırabilmek için o yüzden kısa ikisini seçiyorum neden ikisi çünküm birincisini es geçemiyorum...

 İlki : KÜÇÜK PRENS ( Antoine de Saint-Exupéry)

       ''Yaşadığım yerdeki insanlar '' dedi Küçük Prens
       ''bir bahçede beşbin gül yetiştiriyorlar , ama asıl aradıklarını bulamıyorlar yine de''
        '' bulamıyorlar '' diye yanıtladım.
     '' ve aradıklarını tek bir gülde yada birazcık suda bulabilirler''
      '' doğru '' dedim...
Küçük Prens ekledi:
   '' Ama gözler kör. Yüreğiyle bakmalı insan''
   


İkincisi: GEZGİN ( HALİL CİBRAN)

     KIRMIZI TOPRAK
 Ağaç adama dedi :
    ''Köklerim kırmızı toprağın derinliklerindedir, sana meyvamı sunacağım.''
  Ve adam ağaca dedi;
   ''Ne denli benziyoruz birbirimize. Benim de köklerim kırmızı toprağın derinliklerindedir ve kırmızı toprak sana bana meyvanı sunma gücünü verirken bana da senin sunduklarını şükranla karşılamayı öğretiyor.''

   Mim i Sevgili Bahriye ye, Fikriye'ye ve Ayşe 'ye   ve Nihan(anne kaleminden) a paslıyorum ...

6 Aralık 2010 Pazartesi

better days...

    Cuma gecesi...
Acılı ve sancılı geçmiştir hafta...Yarım saat  evveli evi terk eden çoluk çombalaktan geriye kalan odaya bakarken anne??? Uras kalkar ;
puzlle çekmecesini açar... Puzlle çıkarıp yapmaya yeltenir...
Nadirdir bu durum... Hemde bir saat evveli aynı puzlle yaparken arkadaşı ,ona aferim deyip geçmekle yetinmiştir...
   Anne hemide özenmiştir tostik Yiğit e... fırsat bu fırsat deyip sarılır kameraya...
   Baba elinde kumanda gezinmektedir müzik kanallarında...
   Birden çalan şarkıyı farkederekten( annenin çokkkkk sevdiği) sesi yükseltir...
   Anne gülümser...



  

 Biraz zaman geçer ve Uras kaldırır kafasını puzlle dan
  anneeeee diye seslenir...
   Eyvah der anne kamera kapanır( kameranın bu derece ani kapanması obsesif anne modundan hala vazgeçemediği yönünde bir değerlendirmedir kanımca)
   Şimdi yardım isteyecek yada mızık atacak...
   Uras der ki;
  Anneeeeeee  BU ÇOK GÜZEL ŞARKIYMIŞ....
  Döner puzlle yapmaya devam eder...
   Anne baba ayaktadır...
  Baba GS gol atmış gibi ;
   Olamaz böyle bişey  der

  Anne
  Neden kapattım kamerayı neden kapattım kamerayı bir daha desene bir daha desene ))))



  Uras bizimkiler kafayı sıyırdı diye durumu anlamaz şekilde garip garip bakar...

Cuma gece yarısı;
   Uras kusarak uyanır hemde hani horozu keserken bir gıyaklama çıkarya ( ben de ne meraklıyım hep seyrederdim babamı ) o şekilde bir ses eşliğinde...
  Kusar rahatlar kusar rahatlar ...
  Anne sabahlarken; bir haftadır sonunu getiremediği filmini seyre devam eder...
  Film bitmek üzeredir ama  asıloğlan hala yoktur piyasada...



 
Javier GELİR film BİTER...


kapanış  GELİR  anne BİTER....
 
 
 
  
Untitled from rumblefish on Vimeo.

1 Aralık 2010 Çarşamba

URAS derlemeleri...




   Annenin ne yönde bir zekası var tartışılır heleki bu bunak döneminde ama kesin bişey güzel sanatlara ilgisinin iyi bir sinemasever olmanın ötesine geçememesidir...Resim ilkokuldan beri hep en kötü...
  Uras da başlamışken '' anne bana ninazor yapaymısın '' demelere ...
  ÇÖZÜM: Yardımcı kitap...




   Bir iki oturdular başına anne alık alık bakarken nasıl yapacağım ben bunları diye Uras sıkıldı kalktı...
   ÇÖZÜM :Zuhal teyze Şevval ikilisi...

Bakın neler neler yapmışlar bugün Anne görünce afalladı hele de elinden hiç düşürmeyince Uras 'ı kurbağasını..



Henüz makas tutamıyor Uras ; iki eliyle var gücüyle makası ağzına kadar açıp kesmeye çalışıyor çok açılınca daha büyük keseceğini düşünüyor...

   Yapamadığı zorlandığı durumlarda mızıkçılıkları artınca '' yapamıyoyum men'' deyip zırlamalara başlayınca ve yardım isteklerini de kesin ve net bir dille geri çevirince;




ÇÖZÜM:SPARTAKÜS  :))
  Bir iki denk geldiğim bir tv dizisi...(Uras şu aralar tvde sadece orman kavşağı diye bir çizgi filme takılıyor )Spartaküs diye çağırılınca  garip dans ve hareketlerle takla ataraktan gelen bir kurtarıcı...
   Annecim tamam ben yardım etmiyeyim o zaman spartaküsü çağıralım hadi çağır bakalım...
    SPAYTAKÜSSS   ))))
  Anne  garip dans hareketleriyle zıplayaraktan gelir ve yardım eder...Artık zırlamalar kendini yapamıyoyum diye yere atmalar bitmiştir...




Aralık mı geldi??? Yok biz daha hala yaş kuru demeden kum eşeliyoruz...
Abla boşuna demiyor...Cuma çocuğu sağlam teslim ediyorum pazartesi hasta alıyorum diye :(((

ÇÖZÜM : Şurubundan içiriver abla  :(((


30 Kasım 2010 Salı

kreş MİM i..

  Sevgili Nihan (anne kaleminden) Kreş Mimini bizede yollamış...Teşekkürler...
  Bayram öncesi takip ettiğim bloglarda denk gelip çok hoşuma gitmiş yazanlardan çok şeyi kafama not almıştım bile...
 Gelelim sorulara;

çocuğunuzu kaç yaşında kreşe gönderdiniz yahut göndermeyi düşünüyorsunuz? kreşe göndermek için beklediğiniz başka bir şey var mı?



   Henüz Uras kreşe gitmiyor en azından bu kış düşünmüyorum ama yaza yada mart sonrası herşey değişebilir...
   Urasla bir yaşa kadar beraberdik sonrasında 1,5 yıldırda bakıcımızla birlikte...Henüz buradaki kreşleri gezmedim çok fazlada seçeneğimde yok...İçime sineninde karar kılacağım..

çocuğunuza kreş seçerken sizin için en önemli kriter nedir? olmazsa olmaz diyeceğiniz, bu sağlanmazsa evde bakılsın daha iyi diyeceğiniz?




   En önemli kriter diye birşey yok bir sürü kriter arıyorum ama öncelikle güvenlik , eğitmenlerin tutum ve davranışları, kreş politikaları, diğer ebeveynlerin görüşleri önemli olacak bende...Küçük bir yerdeyim özel kreş olarak en popüler ve pahalı kreşin eğitmenleriyle ilgili bir problem olduğunu duydum...Ama toparlıyorlarmış...Adamakıllı araştırmak gerekiyor ...Elimde bir puanlama sistemiyle gezeceğim gibi...Eğer uyum problemimiz çok olursa , Uras gitmek istemezse evde bakılsın daha iyi diyeceğiz ...Küçük yerdeyiz ve kreş olanaklarımızda çok fazla değil...

türkiye'deki kreşlerde rastlamadığınız, keşke olsa dediğiniz bir uygulama var mı?





bende cevabı paslıyorum...

türkiye'deki kreşlerde yaygın olarak rastladığınız ve saçma bulduğunuz bir uygulama var mı?




 Bu konuda çok bi cevabım yok ...buralarda durum nasıldırları sorgularken ki özellikle çocuklarda sonuçta okula gidiyoruzlara varan cevaplar beni üzüyor...Neler yapıyorsunuz dediğimde boyama yapıyoruz cevabından nefret ediyorum...İlk verilmesi gereken cevabın oyun oynuyoruz olmasını bekliyorum...Bu duruma bazı ebeveynlerinde hiçbirşey öğretmiyorlar cevabından da nefret ediyorum...Neler bekleniyor ki?
 
 
   çocuğunuz kreşe gidiyorsa, kreşe başladıktan sonra en çok zorlandığınız konu ne oldu? henüz gitmiyorsa zorlanacağınızı düşündüğünüz?





Kesinlikle sık hastalık ... Bi ümidim zaten sık hastalanıyor belki de kreşde toparlar :)))
 
çocuğunuz kreşe gidiyorsa, kreşe başladıktan sonra çocuğunuzda gözlemlediğiniz en olumlu gelişme ne oldu? henüz gitmiyorsa kreşin gelişimine en büyük katkısı ne olur sizce?





Kreşin sosyalleşmesinde , özbakım becerilerini kazanmasında etkili olacağını düşünüyorum...Çünkü biz ne kadar çabalasakta bir yerde tıkanıyoruz ... Hergün  düzenli görüştüğü bir çocuk yok...Belki bu kış evi değiştirir site tarzı oyun bahçeli bol çocuklu bir yer olursa oyun grupları şeklinde kreş ihtiyacımız kalmayabilir...Özbakım becerilerine gelirsek; bakıcının bebek yaklaşımlarını engelleyemiyoruz...Belkide bunda beni bırakır kreşe verirler tavrı da olabilir diye düşünüyorum...Biraz obsesifliğide etkili olabilir ..Bir de  benim vardayemez doğuştan tok oğlumdan kaynaklıda olabilir diye düşünüyorum...Yemek en büyük problemimiz...Onu aşabilmeyi ümit ediyorum...

   Hayalimdeki kreşe gelirsek;

    Öyle genişçe güzel bir çiftlik evi bahçede tavuk börtü böcek çiçek...Yorulana kadar oyun, tamda yeni ısınmışken haydiiiii aktiviteye demeyen eğitmenler,  zorlama olmadan gülmeceler, kitap okumalar , sohbetler, boyamalar...Anneyi aratmayan iletişimler...Eğlenen, eğlenen, eğlenen bir sürü çocukkk..
   Eve döndüğünde '' anne bugün ne yaptık biz biliyormusun çok komikti '' diyen bir Uras...
    
 Cevaplamak isteyen herkese Mimi yolluyorum...

Oyuncak MİM imiz...

 Sevgili  Sanberk Paşamızın Annesi Fikriye 'cim  ve maviş prens Kerem İn annesi Bahriye'cim Mimlemişti ...En sevdiğim konu bu benim ... Keşke sorular hep burdan çıksa sınavda :(((

 Oyuncaklarımız enlerimiz...Bu arada oyuncağımız çok vır vır vır deyip duruyordum aslında çok değilmiş bile gibi geldi fotoğraflarken acaba toparlarken çok göründüğünden tembelim sonucunumu çıkarmalıyım???



En sevdiğimiz bu ilk biçerdöverimiz Frank imiz...Elbette Cars serisinden...Zaten sevgi böyle başladı ...Filmde en sevdiği karakter...  Mater ı var birde...
   Yoksa gerçek bir biçerdöver görmüşlüğü yok biçerdöver tanıtım videolarından öte...

  
Bu da ennnnnn sevdiğimiz bayramda halamızın hediyesi ''gerçekkkk biçerdöverimiz''



Burda ağaç yapmıştı... denge kaybından dolayı çok zorlanmıştı düşüveriyor çünkü...Bende hemen çekmiştim :)))



İkinci en sevdiği  legolarımız...Gün içinde çok rahat vakit geçiriyor o gün aklına ne gelirse yapıp ediyor  tabiki bende en çok
   '' Anne lego oynuyamiliymiyiz'' lafını seviyorum...
   Kesinlikle ezbere biliyor ikilisi üçlüsü hangi renkten  kaç tane ...(sayısı 10 u geçmeyenleri kasdediyorum)
    nerden biliyorum çünkü bir tane dörtlü beyazı kaybolsa evin her yerini arattırıyor
   '' hayıyyyy vayyyy men miliyoyummmmm '' diye...




   Bir çekmece küçük boy arabamız var...Burda da en sevdiklerimiz Cars serisinden olanlar...



  Büyük puzzlelarımız; bunlardan koskocamannnnn ev yapıyoruz garaj yapıyoruz üstünden atlamaca oynuyoruk sek sek gib i bişiler yapıyoruz ...Bilardo setimiz dende labutlarını çok seviyoruz... Yanyana yatay pozisyonda dizip ayakta elleri öne uzatarak üstüne yatar poziyonda atlayıp labutlar üstünde kaymaya bayılıyoruz.(çok karışık cümle oldu????)




 
      
    Bunlarda küçükleri harfli sayılı puzzle ...garip garip bişiler yapıyoruz...Küp yapmacası güzel...Şekildeki gibi garaj yapma oyunu :)))







 Ahşap bloklarımız; bir çekmece dolusu: Şöyle anlatayım Tv sehpamızın 4 çekmecesinde birinde araba birinde ahşap bloklar birinde o hafta ençok ilgilendiği kitapları birindede puzzle yapboz vs vs var...
      Bide şöyle anlatayım;
    biz ailecek bu odada takılıyoruz öyle normal çocuklar gibi kendi odasında oynayamıyoruz hiç...Tv sehpası oyun alanımız lego ve ahşap bloklar araba yarışı için...Büyük boy diğer oyuncaklarda sağolsun orda burda ...Sabah kalkar kalkmaz en sevdiklerini şöyle bir odasından göz gezdirip buraya taşıyor...Bende toplama işminden bıkkınlık geldiğinden çekmecelerine doldurdum :)))Yoksa getir götür çok yorucu oluyor...
   Odasını hoplama alanı ve kitap okumak için kullanıyoruz genelde...
  
  

Oyuncak sandığının üstü...Müzik aletlerimiz....

   
       
 Burda da odasındaki oyuncak sandığının kitaplık olarak kullanımı söz konusu...Bebeklik kitaplarını bile çok sevdiğinden kimselere veremiyoruz...Şu anki evde kitaplığa yer yok ama ev değişiminde ilk alınacakların başında geliyor...



Hayvancıklarımız...En son dinazor ve balık serimizde eklendi...Bu hafta en çok onlarla takıldık...




Ahşap tren setimiz ...Tünelli:)))
  





Sabah kalktığında bizi uyandırması kolaylık! olsun diye yatak başı sesli oyuncakları :)))




Yuvarlak atmaca oyun seti :)))
     





Bir tarafı karatahta bir tarafı  kalemle yazılıp çizilen yazıtahtamız...





Oyun hamurlarımız ve bir tepsi daha şekil eşliğinde :(((






Ardında sürüklenmekten bıkmadığımız büyük boy traktörlerimiz....


Burda olaya dur demek istiyorum fotoğraf yüklemekten yoruldum :(

Gün gün hafta hafta değişiyor oyuncak seçimi...Oyuncak alırkende daha seçiciyiz...Araba alımı durduruldu...Ama aldığımız her oyuncağı hakkıyla parasını çıkartana kadar da oynamışlığı vardır...Birde hiç kırmış atmışlığı  Hoyratlığı yoktur...En çokda o gün neyle ençok oynadıysa onu elinde tutarak uyur...Bu hafta hep köpekbalıklarıyla uyudu avuç dolusu...Biçerdöver mater ve şimşek başucumuzda kitap okurken bizi dinler ve iyi geceler derler...

Oyuncakçıya gittiğinde sadece bir tane alır...Beğenmezse almadığı da olur...

Kötü tarafı ne oldu...Oyuncaklarını çok sevdiği için evi daha çok seviyor...Her gittiği evde oyuncak olduğunu düşünüp bir iki turluyor önüne bişey gelmezse eve gidelim diye tutturuyor....


26 Kasım 2010 Cuma

bugün bizden az Uras çok ben...

    
    



çok güldüm geldim  demin ...
   
   burda var...

   Boşuna para verdiğimizi düşünüp geçen ay digitürkün tüm kanallarını kapattırmıştık ya(hani bi ligtv açık kalmıştı) bu seferde tvnin başına oturup (sanki seyredebileckmişim gibi)
   baştan sona kanalları gezip
  ''üyeliğiniz bu kanalı kapsamıyor'' uyarısına rağmen ;
   hepsinin infolarını açıp açıp okuyorum...:(((

özlüyorum çok...


   Uras bugün makarnasını yerken;
  ''Anne makarnamı yiyorum mutlu oldun  mu? dediğinde
tekrar anladım ki;
   Bu evde herkes beni mutlu etmek için yemek yiyor ...
yemek kısmısından zevk alan sadece benim...




Untitled from rumblefish on Vimeo.





  Mısır biçerdöveri  mi?buğday biçerdöveri mi ?
  tek fark mısırınkinin silindirinin olmaması değil...
 Biçerdöver tarihçesi yazıyoruz da şu aralar...


  Bugünden gene;

 Uras legolarıyla bişeyler yapıyor bende bişeyler atıştırıyorum...
''Anne bak rengarenk yaptım '' dedi
'' aaa evet rengarenk olmuş sen rengarenkidemi biliyorsun maşallah sana '' didim
Sanki yarasın der gibi bakarak;
''Anne seni de maşşallah'' dedi döndü oyununa...:(((

'' tatlım ellerin masmavi olmuş boyalardan''
 '' Maslaciveyt oldu anne bilemedin '' :(((


Eniştesi muza hayır bu ayva dediğinde;
'' Muzu bilemedi anne eniştem şişman değil mi? :(((

Fikriye cim sana incilerimiz  biraz moral bulun diye...
Oyuncak ve kreş Mimlerinide yarıladım haftasonuna artıkın...
    İyi haftasonları...

              

25 Kasım 2010 Perşembe

Uras'ın bayram kitapları...part 2





   Uras 'ın bayram kitapları başlığı altında inceleyeceğimiz bu muhteşem yazı dizisinde önceliği son günlerin en çok okunulanı , anlatılanı, yorumlananı, yazıp çizileni ''Dinozor ''adlı esere ayırdık...
  Dinozorla yatıp dinazorla kalkıyoruz ...Efenimmm annesinin adını ''sinal''gibi garip bir telaffuzla söyleyen Uras Oğlan ; kitapta adı geçen ''allosauros '' isimli dinazoru çok fena güzel diyiveriyor...
  
  Tavsiye ederiz Tübitak kitaplığından...




    Deli Anne mizden duyup,  peşinden uzun süre koşup, sonunda halamızın İstanbuldan kapıp getirdiği ODTÜ yayınlarından 3 güzel kitapta dolduruyor bayramımızı...
   Muhteşem çizimler ve anlatım gücüyle...
   Sizi görüntülerle başbaşa bırakıyoruz...

  Stop...


 
  


    - Tatlım pinokyo yumu? benekli faremi gördünüz mü yümü Zogi yimi okuyalım???
   - Benekli fayeyi okuyalım anne onda pinokyo da var...
(hakkaten var benim kavramam 30 snyemi aldı)

     O kadar kibarızKİ ''alabiliymiyim edebiliymiyim  özür dilerim teşekkür ederim vs vs ''amma velakin;
    o yuncağı devrilince salak diyiveriyor bir hışım... ardından hemen bana bakıp
      '' sana demedim anne kendime dedim kendime''

  (unutmayacak bu lafı sanırım hiç )

  



  
  

                        Bugün elimin altına geliverince bakalım buda neymiş dediğim  bu kitap sonrası tam bir  çöküş yaşandı...Tak tak tak sorular bir celsede çözülüp sadece boyama işi kısmısı kalınca verdim Uras a kalemi boya bakalım dedim...
   Uras da '' tamam ben dışına taşırmadan boyayyım anne sen üzülme '' dedi...
Fırlattım attım kitabı  keşfetmeyivereyim çocuğum ressam mı olacak  avukatmı :(((
   Bugün kendime en kızdığım anımdır...
   
 
   



  
     '' banada sakız verirmisin ?''
   '' Sana veymem sen büyümüşsün men küçüğüm sakız çiğneyebiliyim''

  ''sana kehribarım diyebilirmiyim Uras''
   '' hayırrr anne ben biçeydöveyimmm bana biçeydövey diyebillisin''
'' hayıy anne men balon balığıyım balon balığıııı pöfffff ''yanakları şişirir gözlerimde şiştimi diye sorar...

 
  
 

Mavi takıntısı devam ettiğinden sadece mavi kutulu sakızları almaya yöneliyor...Onlarda ya naneli ya damla sakızlı...Geçen naneli çıkan sakızı ağzını yaktı
   ''Anne yapyaklı sakızdan( nane yaprağı resimli) almıyayım çok acı çok acı ... '''






anne menimle oynayabiliymisin?
tamam tatlım  ne oynamak istersin?
men bilmiyoyum sen biliyosun
Biraz oturupta oynamak isteyen anne sıralamaya başlar
   Hayvanlarınla çiftlik yapabiliriz, puzlle yapabiliriz, ev yapabiliriz, köprücülük oynayabiliriz vs vs..
  Tamam o zaman men bildim BİÇEYDÖVEYYYY...

 Biçerdöver ot biçer
 GAR GAR GAR GAR gider
 Buğdaylarını tavuk yer
Otlarını  inek sever...

GARRRR GARRRR GARRRR GARRRR...

24 Kasım 2010 Çarşamba

bayramda Uras...part 1

    İlkin en başta Uras oğlana bir daha yaramaz dersem ne olayım...Uras ın yaramazlıkları haftaiçi bizi az görmesine bağlı...Kesin ve kesin sonuç budur...
  Geçen bayram gibi bu bayramda da gayet edepli usturuplu bayram çocuğu oldu ...Halasını enbiçoklardan çok severek, küçüklere  bayram şekeri  dağıtarak, büyüklerden  bayram harçlığı toplayarak...






   Kocamaaannn 10 gün gelmiş geçiyor bile...İlk 3 günün ateşli üst solunum yolları enfeksiyonunu  son iki günün bulantı kusma ishalini saymazsak kala kalan 5 günde fırtına gibiydik...Nöbet icap meselelerinden dolayı uzak yollu bir yerlere gidemedik 3 gün dede 2 gün anneanne...3 gün dede de halada vardıya değmeyin Urasımın keyfine...Eeee unutmamış getirmiş biçerdöverini birde üstüne dinazor kazıma oyunu birde üstüne 3 Odtü kitabı...Enbiçok halayı  sevdi tabiki...





    Biz babamla kurban işlerini yaparken ( hayatımın en becerekli mutfak günleriydi hayatımın ilk ciğer kavurmasınıda ekleyerek ) Uras da babayla halayla hep gezmlerdeydi...Ama sevdiği gezmelerde kah parkta kah iftaiyede kah polis karakolunda kah inşaatta kah traktör romorkunda vs vs vs...




  Anneannedeyse  her daim eşlik eden Kuzen Şevvalimizide eklersek  bol oynamacalı geldi geçti...Bir sürü arkadaş edindik...Bende kalabalıklarda Urasımı gözlemledim ve de kendimi...Tespitlerime gelirsek; başka bir postun konusu... Kısacası hala ve evet hala obsesif anneyim ben ne kadar bunu kırmaya çalışsamda ve artık Uras bundan rahatsız oluyor...
    
 bayramda Uras;

 Kiii lerle konuştu durdu
   menim biçeydöveyim vayyyyyKİİİİ
   men kendim yapabiliyimKİİİİ

Kesinlikleye takıldı
  Kesinlikle sarı bu
  Kesinlikle böyle yapılıy..


  Galiba ve düşünüyorumlar geldi tek tek...
 
   anne su içmek iyidir iyileştirir
   ne dedin tatlım
   su içiyorum su iyileştirir...????




 








 

12 Kasım 2010 Cuma

bayram önü URAS...




Geçen bunalımlı haftasonundan çıkışta koşa koşa aldığım kitaplar doldurdu günlerimizi...Birincisi çekinerek aldığım ( korkar belki diyerek) sevmezse sonra çıkarırım dediğim ama Urasın pek sevdiği kitabımız DEĞNEK ADAM mımız...



Hani böyle değnek kardeşliği tadında Değnek adamın kayboluş hikayesi  sonrasında Noel Baba tarafından evine dönebilen...Noel Baba kısmına eşim bozuldu biraz sevmez kendisini hediyeci amca diyecekmişim anlatırken???... Anlıyormu bilemiyorum Uras ; kurtarıcı olduğu ve evine getirdiği için  kabullendi Noel Babayı( Onun için kirlenmiş dedeydi bacadan düştüğü için) her ne kadar yeni yıl kavramlarını bilemiyorsa da...



Günde çok  kez okuyoruz bir sürüde Değnek Adam hikayesi  biz uyduruyoruz. Baterisinin bagetleri birer değnek adam oluyor.Kitaptaki gibi Uras bageti atıyor ağzıyla köpek gibi yakalayıp getiriyor yada ben yada baba :))))Yukarıda görülen kalemlerinde herbiri birer değnek adamımız biçerdöverle onları kovalıyoruz..
Kitapta en sevdiği ilk sayfadaki değnek adam ailesindeki çocuklardan birinin bacaklarını ağacın dallarında kafasını aşağı sarkıtarak duranı. Elbette o yayamaz Uras olur kendileri...






    Bir diğer kitabımız ZOGİ...Zogi isimli ejderhanın ejderha olma yolundaki öyküsü...Çok ama çok seviyoruz...Zogi gibi kükrüyoruz, alev çıkartıyoruz, uçuyoruz :)))Kitap biraz aferim delisi tarzında öğretmen ejderha öğrenci ejderlere yıldız dağıtıyor ...Orasını pas geçiyoruz...



   Yazın Şevvalle oynarken hep aynı kürekle oynamak istediklerinde teyzesi şöyle bir çözüm bulmuştu...Mavi yeşil siyah olanlar Urasın pembe kırmızı turuncu olanlar Şevvalin...Nerden bilebilirdiki takıntı olacağını...Uras kesinlikle MAVİ takıntılı hale geldi...Kışlık ayakkabı almaya gittiğimizde mavi dışında almam giymem diye tutturdu ...Aldık...Geçen gün ben mavi giyiyorum diye o babamın diye çıkarttırmak istedi anne kırmızı giysinmiş...Bunun yanlış olduğunu bir türlü anlatamıyoruz ama farkediyorum ki bu renk ayırt etmelerle aslında cinsiyetleri ayırt ediyor...Sen kızsın oğlansın demedik hiç ama büyükannenin kadın olduğunu dedenin erkek olduğunu biliyor. Nasıl bilebilirler ki benim kafam hiç basmıyor???Bu konuyu nasıl çözümleyebilirimleri düşünüyorum...




Zogi kitabındaki gösterdiği üzere mavi ejderhanın adı Uras pembeninki Şevval...






  Üçüncü bu hafta çok sevdiğimiz bu benim en sevdiğim BENİM MİNİK YILDIZIM kitabı.Uyku öncesi okumaya doyamadığım... Baba tilki ve minik tilkinin oyunu...Gökyüzünün en yukarısında ne vardır konulu? Bu oyunu sıkça oynardık zaten neler havada uçar diye... İşte kitabınıda yazmışlar.Ama uçak kısmısı yok onuda kendi uyduruyor Uras...
          Hayıy anne en yukayda uçak oluy uçak yıydız olmaz...






Kitap MİM ini dolaştıran arkadaşlara çok çok teşekkür ediyorum...Bunlar tesadüfen bulup aldıklarım...Bu hafta bizi oyalayanlar...






     Burda doktorculuk oynuyoruz ...Ve Evet hastayız ...Pazartesi ateşi ardından dün gece gene tekrarlayan ateş ...Süperenfeksiyon durumları...Burnunu açtırmıyor kesinlikle hatta 20 kusura burun kremi aldık vicks havasında sürdürmedi bile...Bayram da hasta olmasak şaşırırdım zaten...İmmuzinc ve ruşeym yağıda işe yaramadı.Antibiyotik alalı birbuçuk ay olmuş...Bugün gene başlamak zorunda kaldık...O ne acı bir tattır şuruptaki (azitromisin)...Tatlı diil bu değil anne yütfennn diye ağlarken bir yalayayım dedim süper süper acı ...Tetkik yaptıramadık gene babanın isteğiyle neymiş efendim kendimi tatmin için çocuğun canını acıtmaya  izin vermeyecekmiş...Çocukmuş bu hasta olurmuş...
   Ve şu saatlerde ben uyandım ateş kontrollerinde nöbet tutuyorum...







     Kitaplarla alıp geldiğim bir de hayvanlı dominomuz bu haftaki en çok oynadığımız oyuncak...Diziyoruz saklıyoruz sayıyoruz bişiler bişiler...




   


 Dün bana bakıp '' KEYATAAAAAAAAA ...'' dedi Uras... Büyükannesinin lafı...Gülesim geldi...
   ''Anneciğim seni çotttt seviyoyum'' deyip sarıldı durdu ateşlenince...İçim eziliyor ençok bu zamanlar...



  Anne işte çok kötü günler geçiriyor.Tamda buralara alışmak üzereyken tası tarağı toplayıp istanbula gidesi geliyor...Mümkün değil...Zerre çalışılası yok ama zerre çalışmama düşünceside ...





    Ve bayram geliyor...Ablamlar gelemiyor...Şükür bu sefer Şebnem (halamız)gelecek...Odtü kitaplarını dedim bulursada biçerdöver :)))Bulursa zaten Uras bayramda ençok halasını sevecek...Annemsiz ilk kurban...
   Şebnem için,  közleme patlıcan turşusu, bamya, börülce vs vs alışverişi tamam...Birde lahana sarması ...Ev baklavamızda yapılmış...Arife babama geçiyoruz...
   Şimdiden hepinize İYİ BAYRAMLAR...
  (En sevdiğimiz oyuncaklar  MİM inide haftasonuna saklıyorum yazabilirsem)