Uras başlardan beri takıntılı bir çocuktu...
Bir dönem cami takıntımız vardı. Anne demeden evvel kubbe minare demişliği var ... bu dönemin yerini biçerdöver aldı sonrasında...Silindiri olur otları keser vs vs ilk cümlelerimiz hep bu biçerdöverle kuruldu...
Ve 3. takıntılı dönem ağaç dönemi...Şükür şükür şükür...Biçerdöver görmek için saatlerce dolaştığımız gezidğimiz düşünülürse sağa baksan ağaç sola baksan ağaç şanslıyız bolca...
Çiçekler de , otlar da işin içine girmeye başladı.Aslanağzı çiçeğine gülüyor , gül kaktüs gene komik bulduklarından...Ayırt ediyor çoğunu...Bu ne ağacı anne? bu neden böyle ?diye sormasın istiyorum bu konuda cahilken ben ...
En sevdiği de yaşlı çınar ağaçları...
Gelelim asıl konuya...
1. takıntılı kitabımız ''böğürtlen cini ve sarı gaga ''dan sonra dolabı çevirirken yakaladığım işte budur deyip sipariş verdiğim iki kitap sonrası da tam da beklediğim tepkiyi verdi minik kuş...
Hem de çınar ağacı hem de yürüyor hem de gözleri varmış hem de komik burnu...Hem ağaçlar kesilirmiy miş? Konuda nasıl uymuş , Hem de sevdiği Atatürk'ü de varmış...
Hastası olduk hastası...Her yere taşınıyor kitap...Büyükanne illallah dedi :)))
Yeni sloganımız :''AĞAÇLAR BİZİMDİR''
Doğayı sevsin dedik evlere giremedik abarttık mı ne???