yaşamözüm_URAS'ım

yaşamözüm_URAS'ım
gülüşün en büyük hazzı verir hayatıma...

24 Aralık 2010 Cuma

...


Madagascar from Talley Our on Vimeo.



Eğitimlerde  her ders öncesi bu video ve bu dansla eğitime başlardık...Şimdi ben ne zamandır bunu arıyorum Şansa bak madagascar videosunu ararken buldum... Hay allammm...
   Varmısınız yapmaya???

2,5 yaşa bir ay kala




                                          Bizim yumurtadan dinazor çıktı...
Bu yazı 2,5 yaşa bir ay kala yazısı bir türlü toparlanıp yazılamayan...son 15 gündür ki gelişmeler Şevval le birlikteliklerindeki çok çok daha iyi onuda 2,5 yaşa saklamak gerek...




Makas tutmaları kesmeleri güzelleşti...Kabiliyetsizlik bendeymiş meğer...Teyzesinden öğrendi...



10 a kadar sayıları tanıyarak ve bilerek saymaya başladı ve önüne gelen herşeyi sayıyor ...


Hamurunu oklavayla bir güzel açıp bıçağıylada kesebiliyor...



Boncuk dizme oyununu artık seviyor...






                        İlk biçerdöver çizimi :)))

Mantıklı sorular soruyor...



Mızıkçılık Şevvale nispeten daha az... Bir oyunla epeyce oyalanabiliyor...Hani böyle oyunun tadını çıkarıyor...



Bazı kavramları çok çabuk algılarken bazılarında hem öğrenmek istiyor hemde inatlaşıyor...



Küp ve dikdörtgenler prizması(dikdörtgenler prizmasası diyor) son öğrendikleri...Silindiri zaten biçerdöverden ezberledi...Özel çabamız yok ama geometrik şekillere yönelik aşırı bir ilgisi var...



Nasıl olsa unutur diye çok da üstünde durmuyorum açıkcası...Çok ısrar edip sorduğundan doğrusunu söylüyoruz o şekilde algılıyor...



Renkleri seviyor ara renkleri merak ediyor ama annesi ara renkleri bilmiyor ona en yakın rengi söylüyor '' anne sen milmiyomusun '' diyerek yanından ayrılıyor...






Dil gelişimi oldukça hızlı söylemediği şey yok gibi ama hala bazı harfler eksik...
  Sakız almaya gidiyorum men babamla sanada alayımmı anne?
   Al tatlım
   Ne renk istersin anne?
   Kırmızı al tatlım( mavi asla almaz  cinsiyet ayrımcısı tutum)
  Sakız aldın mı tatlım?
   Sana patates aldım sakıza gerek yok....
  ???
 Patates mi çiğniyeyim ben şimdi?
 Kızartıp yiyebiliysin anne???


Birkaç tekerleme ezberledi...Ezber konusunda biraz kötü...Çabuk unutuyor...




Hımmm...Bunun yanında tekrar bezlenmiştik biz demedim değil mi?
Çiş işi iyi gidiyordu, sık hastalık özelikle ishalli dönemde tekrar bağlayıp ablanında istikrarsızlığı sonucu( kendi kendine yemesine izin vermemesi ve bu bez işini beni bırakıp kreşe verirler mi ki endişelerinden yaptığını sonradan farkettim)tekrar bezlendik...

   yeme bozukluğu hala devam...İştahsızlık olarak değerlendirmeyelim canım sıkılıyor da aynı tür besinleri alma, farklı tadlara isyan , yumurta peynir ballı ekmek sabah üçlemesi, köfte pilav makarna ana öğün üçlemesi, havuç elma armut meyve üçlemesi ; sütsüz yoğurtsuz sebzesiz geçen günler üçlemesi neyseki abur cubursuz ( arada iki yalamalık topitopuda bıraktı kaşındırıyor meni diyerekten ) beslenme piramidimizi oluşturuyor...
    Ha bu arada blenderi bayramda bıraktığımızı da not düşeyim... Ablanın gelmemesinin artılarından biri bulamaçsız günler...Ve emzik de bayramdan beri yok...




  Nihayet persantil değerleri % 50 den % 25 e geriledi...% 10 sınırına gelince doktora götürmeyi düşünüyoruz...
  Yemediğinden sık hastalanan veledi de kendi immun sistemi dile gelsin çözüm bulsun diyerekten kronik sümüklüböcek ilan edip tüm vitamin ıvır zıvır takviyelerini  kesdik...
  Sümkür tatlım?
  Yeşil mi anne mavi mi ?
  Yeşil tatlım..
  offfff... Mavi olmaz mı anne???
 
 


   Uykuya dalış problemli hala sallanıyor ayakta...Öncesi sürü sepet kitap ardından uydurmalı masal ardından sallanma şeklinde...
  Bir saat olmuş yatağa geçeli , okumaktan anlatmaktan dilim damağım kurumuş ha şimdi uyuyacak derken;
   Babam sallasaydı meni?
  Neden tatlım?
  Daha güzel masal anlatırdı ondan....
  Pesssssssssssss   yaniiiii...





 Kendi başına giyinme işi hiç olmadı ; yanık  şevvalden göre göre çorabını çıkarmayı öğrendi şükretmek
lazım...

''Hareketi severimmm hareketi seviyoooooooooooo'' Madagascar   ve  Matter'in abartılı hikayeleri  şu aralar en sevdiği seyrettikleri... Tv ye ilgi yok ...Zati tv mizde bozuk epeydir çatıya çıkıp anten düzeltilecek :))Çatıya çıktık uyduyu bulamadık ama bir köpek bulduk sesiz sedasız enüst kattaki oğlan çocuğu besliyormuş bundan sonra sık ziyaret edilecek ...

En sevdiği şarkı...I like to move it...


I like to move it (Madagascar) from Petra Dema on Vimeo.




''Yütfen bezimi bağlarmısın anne men bezime yapmak istiyoyum daha müyümedim men''


'' Müyüdüm men süt içmek istemiyoyummmmm''


işine gelince büyüyor işine gelmeyince büyümüyor...




 Yukarda görüldüğü üzere çocuğun hiçbir suçu yok...Zehir gibi bir çocuk ... Kaldırımda kesinlikle el tutmayan koşan zıplayan ama yol gelince durup annesini bekleyip elini tutan; istenmeyen konularda mantıklı açıklamalarla çok çabuk kabullenen , yapabiliymiyim edebiliymiyim diye soran bir kere yapabilirsinlerde ikinciyi teklif etmeyen , yabani olmayan çabuk ısınan, doğayı hayvanları seven
  Bu ne ağacı anne? Peki bu ağaç neden yapraklarını dökmemiş?
  Kediye taş atılmaz  canı acır sen yannış yaptın Şevval kedi sevilir?
  Diye üzülen,
  yanlışlarında özür dileyen vs vs bir sürü güzel meziyet...
   çok bilen çok okuyan ama bildiklerini hayata geçirmekte bir o kadar beceriksiz obsesif annenin yanlış tutum ve davranışları sonucu çocuğun doğasını katleden bir ben...
  Yazıyı kendim için yazdım...Çünkü  son 15 gündür anneden ayrı günlerde Anneanne Şevval Zuhal teyze üçgeninde kendi yolunu yordamını bulan bir yavru...
  Aaaa abla Uras kendisi yiyor yemeğini,
 Aaaa abla Uras oraya kendi çıkıp inebiliyor hiç de düşmedi...

Aaaa abla Uras 'ı RAHATTTT BIRAKIRMISINNNN ARTIKKKKK....Alıp gitcem bak çocuğu!!!

20 Aralık 2010 Pazartesi

geçen zaman...


Hayatın ritmi değişti gibi, evin, işin, orasının bURASının...
Malum bayramdan beri büyükannemiz gelemiyor yanımıza...
Önce babasını kaybetti abla şimdilerde de annesi hala yoğun bakımda...(pazar itibariyle oda aramızdan ayrıldı, yazıyı yazmaya başlayalı epey olmuş farkettim yayınlamalı artık eksik gedik)
Arada izin alıp bakmalarımın yerini artık iki haftadır bize haftaiçi yerleşen anneanne ve zuhal teyzemize bıraktı...
Haftasonları sancılı...
 Haftaiçi beraber dellenmeye alışan Şevval -Uras çifti  haftasonlarıda anne babaya sarmakta...



O derece alıştılarki birbirlerine...
  Şevval ne yapsa aynısını tekrarlıyor Uras... En güzel tarafı elbetteki yemek olayı...Şevvalden öncesi bitiyor tabak...Tamam gene aynı şeyleri yiyor( köfte pilav makarna) ama olsun en azından onun gibi kendi yiyor yada oyunsuz yiyor ...Naz niyaz eylemiyor...Meyveyide  yediği sürece yemeyiversin kereviz pırasa...
  









  

   Kesip yapıştırıyorlar, bulup takıyorlar ,yazıp  boyuyorlar en çokda koşup zıplıyorlar(mış)...

İşin ilginci de hiç biçerdöverinin yüzüne bile bakmıyormuş Uras Şevvalde bebeklerinin...



Büyükanneyi özledimi ki Uras ?nerdeyse bir ayı geçti görmeyeli

Birkez hastanede gördü  ona bırakacağız diye sevdirmedi kendini...
Başsağlığına gittiğimizdede resmen yüzüne üzülsün diye haykırdı
  '' seni az özledim men müyükanne dedemi çot özledim...''
Onu bırakıp gittiğini düşünüyor aslında çok özlediğini  anlıyorum oyunlarından...
( Geçen haftaiçi uğradı abla o derece gözleri döndüki birbirlerini sevmektenikisininde  çokkk özlemişler anladım)
  




   

  
   Hastalık hallerine devam... Salya sümük bitecek bu kış...
   Son bir haftadır ki gelişmeler oldukça hızlı..2,5 yaşa bir ay kala başka bir postun konusu...
 








   Gelelim anneye;
       Bir;  İzmir ini ve  Salihasını  özledi...
       İki; İşi konusunda konuşmayı sevmiyor ( yüzyüze anlatacağım nedenlerini kızlar söz) Aralık itibariyle kapı önüne konulmaktan vazgeçerilip  bir müddette burda idare etsinlerle bol adrenalinli başka bir departmana gönderildi...Mesai arkadaşları 20 li yaşlarda  taş çatlasın 23 değil...Enerjileri güzel iyi de geliyor bünyeye...Amma velakin feysbuk ve gündelik dizi muhabbetleride hiç çekilmiyor...Kötünün iyisi gibi bişey durumları...
      Üç; bir an evvel bu berbat yıl bitsin gitsin istiyor yeni yılı iple çekiyor...
    Dört; yeni yıla girmeden birkaç post daha yazabilmek istiyor...
    
    
   



 

  
  
 
 

8 Aralık 2010 Çarşamba

Kitap Mim im...

Sevgili Deli Anne'm MİMlemişti...Ne güzel Mimler dolanıyor bloglarda...Bu da bunlardan biri...Mim e göre kitaplığımızın karşısına geçiyoruz gözler kapalı rastgele çektiğimiz kitaptan 55. sayfasından bir pasaj yazıyoruz...

Bende geçtim hemen kitaplığın karşısına... Kötü bir ayrımcılık var kitap rafları arasında...Nedeni belli...Kitabı alan bir daha geri getirmediğinden böyle bir yöntem geliştirilen...Asla vermediklerim asla veremeyeceklerim getireceğinden emin olsam bile en üst rafta...Çünküm okurken altı çizilen , notlar düşülen, gündeliklerde eklenen  yani kitaba kendimcede bolca anlamlar yüklediğim kitaplarımın olduğu raf...
   Kitaplığın karşısına geçtiklerinde ''gayet net bu raftan olmaz '' diyebildiklerim...
  İster istemez de o rafın karşısındayım... Ve yeminlen hepsinin 55.  sayfasına bakıp  uzun bir süre onlara daldım dolandım geldim... Ne iyi geldi... Ne mutlu oldum...
  Rastgele çektiğim ilk kitapta(Ulysses dermişim)  55. sayfadan pasaj seçemedim uzun uzadıya yazmak gerekiyor anlamlandırabilmek için o yüzden kısa ikisini seçiyorum neden ikisi çünküm birincisini es geçemiyorum...

 İlki : KÜÇÜK PRENS ( Antoine de Saint-Exupéry)

       ''Yaşadığım yerdeki insanlar '' dedi Küçük Prens
       ''bir bahçede beşbin gül yetiştiriyorlar , ama asıl aradıklarını bulamıyorlar yine de''
        '' bulamıyorlar '' diye yanıtladım.
     '' ve aradıklarını tek bir gülde yada birazcık suda bulabilirler''
      '' doğru '' dedim...
Küçük Prens ekledi:
   '' Ama gözler kör. Yüreğiyle bakmalı insan''
   


İkincisi: GEZGİN ( HALİL CİBRAN)

     KIRMIZI TOPRAK
 Ağaç adama dedi :
    ''Köklerim kırmızı toprağın derinliklerindedir, sana meyvamı sunacağım.''
  Ve adam ağaca dedi;
   ''Ne denli benziyoruz birbirimize. Benim de köklerim kırmızı toprağın derinliklerindedir ve kırmızı toprak sana bana meyvanı sunma gücünü verirken bana da senin sunduklarını şükranla karşılamayı öğretiyor.''

   Mim i Sevgili Bahriye ye, Fikriye'ye ve Ayşe 'ye   ve Nihan(anne kaleminden) a paslıyorum ...

6 Aralık 2010 Pazartesi

better days...

    Cuma gecesi...
Acılı ve sancılı geçmiştir hafta...Yarım saat  evveli evi terk eden çoluk çombalaktan geriye kalan odaya bakarken anne??? Uras kalkar ;
puzlle çekmecesini açar... Puzlle çıkarıp yapmaya yeltenir...
Nadirdir bu durum... Hemde bir saat evveli aynı puzlle yaparken arkadaşı ,ona aferim deyip geçmekle yetinmiştir...
   Anne hemide özenmiştir tostik Yiğit e... fırsat bu fırsat deyip sarılır kameraya...
   Baba elinde kumanda gezinmektedir müzik kanallarında...
   Birden çalan şarkıyı farkederekten( annenin çokkkkk sevdiği) sesi yükseltir...
   Anne gülümser...



  

 Biraz zaman geçer ve Uras kaldırır kafasını puzlle dan
  anneeeee diye seslenir...
   Eyvah der anne kamera kapanır( kameranın bu derece ani kapanması obsesif anne modundan hala vazgeçemediği yönünde bir değerlendirmedir kanımca)
   Şimdi yardım isteyecek yada mızık atacak...
   Uras der ki;
  Anneeeeeee  BU ÇOK GÜZEL ŞARKIYMIŞ....
  Döner puzlle yapmaya devam eder...
   Anne baba ayaktadır...
  Baba GS gol atmış gibi ;
   Olamaz böyle bişey  der

  Anne
  Neden kapattım kamerayı neden kapattım kamerayı bir daha desene bir daha desene ))))



  Uras bizimkiler kafayı sıyırdı diye durumu anlamaz şekilde garip garip bakar...

Cuma gece yarısı;
   Uras kusarak uyanır hemde hani horozu keserken bir gıyaklama çıkarya ( ben de ne meraklıyım hep seyrederdim babamı ) o şekilde bir ses eşliğinde...
  Kusar rahatlar kusar rahatlar ...
  Anne sabahlarken; bir haftadır sonunu getiremediği filmini seyre devam eder...
  Film bitmek üzeredir ama  asıloğlan hala yoktur piyasada...



 
Javier GELİR film BİTER...


kapanış  GELİR  anne BİTER....
 
 
 
  
Untitled from rumblefish on Vimeo.

1 Aralık 2010 Çarşamba

URAS derlemeleri...




   Annenin ne yönde bir zekası var tartışılır heleki bu bunak döneminde ama kesin bişey güzel sanatlara ilgisinin iyi bir sinemasever olmanın ötesine geçememesidir...Resim ilkokuldan beri hep en kötü...
  Uras da başlamışken '' anne bana ninazor yapaymısın '' demelere ...
  ÇÖZÜM: Yardımcı kitap...




   Bir iki oturdular başına anne alık alık bakarken nasıl yapacağım ben bunları diye Uras sıkıldı kalktı...
   ÇÖZÜM :Zuhal teyze Şevval ikilisi...

Bakın neler neler yapmışlar bugün Anne görünce afalladı hele de elinden hiç düşürmeyince Uras 'ı kurbağasını..



Henüz makas tutamıyor Uras ; iki eliyle var gücüyle makası ağzına kadar açıp kesmeye çalışıyor çok açılınca daha büyük keseceğini düşünüyor...

   Yapamadığı zorlandığı durumlarda mızıkçılıkları artınca '' yapamıyoyum men'' deyip zırlamalara başlayınca ve yardım isteklerini de kesin ve net bir dille geri çevirince;




ÇÖZÜM:SPARTAKÜS  :))
  Bir iki denk geldiğim bir tv dizisi...(Uras şu aralar tvde sadece orman kavşağı diye bir çizgi filme takılıyor )Spartaküs diye çağırılınca  garip dans ve hareketlerle takla ataraktan gelen bir kurtarıcı...
   Annecim tamam ben yardım etmiyeyim o zaman spartaküsü çağıralım hadi çağır bakalım...
    SPAYTAKÜSSS   ))))
  Anne  garip dans hareketleriyle zıplayaraktan gelir ve yardım eder...Artık zırlamalar kendini yapamıyoyum diye yere atmalar bitmiştir...




Aralık mı geldi??? Yok biz daha hala yaş kuru demeden kum eşeliyoruz...
Abla boşuna demiyor...Cuma çocuğu sağlam teslim ediyorum pazartesi hasta alıyorum diye :(((

ÇÖZÜM : Şurubundan içiriver abla  :(((