yaşamözüm_URAS'ım

yaşamözüm_URAS'ım
gülüşün en büyük hazzı verir hayatıma...

23 Haziran 2010 Çarşamba

2 yaşa bir kala...

          Çok az kaldı 2 yaşımızı doldurmaya...Doğum günü hazırlıklarıysa hiç yok henüz. Aklımdan çeşit çeşit fikirler geçiyordu aslında heleki buradaki doğum günü kutlamalarını rengarenk süslemeleri görünce bende birşeyler yapabilirim derken bir yanımın hiç kıpırdayası yok...Babaannemiz olmayınca zor geliyor herşey. Annem olsaydı şimdiye herşey tastamam olurdu.Şunuda yapalımmı ben bunuda aldım ben bunuda yaptım diye herbişeyi organize ederdi. Geçen sene bu zamanlarda herşey tamam sadece heyecanlanıyorduk.Şimdilerde o yok ve biz de yarım yamalağız...
   neyse daha zaman var biz 23ün tadını çıkarmaya devam edelim. Ne Zamandır yazasım var özellikle
ayşegül ün 23 yazısından sonra...

    Neler neler var 23 biterken bizde...
  *Bıdı bıdı bıdı konuşup duran bir oğlancık var herşeye verilecek cevabı oluşmuş...


       -anne su iççem ( su oynama oyununa giriş cümlesi)
    tamam git iç annem biberonun orda (oyalama taktiği)
       -baydaktan iççem
    tamam tatlım bardağın da orda!!!
        - kocamannnnn baydak ( başladık )
   tamam tatlım al sana kocaman bardak
         - pipetli baydak( nasıl yani beni mi kandırıyorsun sen)
 pipetli bardağınıda vereyim peki ( bu arada su sebilinden kendisi teker teker doldurup köşeye diziyor bardakları)
       - kaşık( ohhhh ne alaa )
  sumu oynamak istiyorsun annem?
        -Evettttttttttt (kesinlikle yalan yok bu evete verdim gitti kaşığını)
     sonra sırasıyla balıklarını cevizlerini arabalarını mimimum oyuncaklarınıda toplayıp gelir.
    - anne öytü, tepsi deniz vey ( örtüyü ser tepsiyide koy dökebilirim denizide bir leğen)
  oyyyy oyyyy oyyyy ne oyundur o öle zaman su gibi akar gider annede dahil olur sebildeki suyu ziyan etmesin diye habire çeşmeden su doldurma göreviyle meşgul olaraktan...
   oyunun getirdikleri çok fazla oldu bizde hal böle oturup lafın iki bacağını kırıverelim deyince...
 battı- yüzdü,büyük- küçük , sığar -sığmaz, az- çok, boş- dolu, vs şeklinde kavramları öğrendik.renkleri pekiştirdik..
     kendi tanımlamaları var aynı annesi gibi abartarak anlattığı;  kocamannnnnnnnnn baydak, küçücük baydak, minicik baydak, turuncu pipetli plastik baydak( bunu söylerken lafı öyle çok karıştırıyorki çok komik), poytakallı baydak vs vs . bunları tekrarlatmaya bayılıyorum:)))

  
  
  
   *Annem benim babam benim deyip sarılıp duran heleki yaramazlık sonrası yalakalanmalar var...babasıyla koyun koyuna uyumaları ben uyucam baba süt getirrr anne devekuşu anlat bi daha bi daha titap okuuu diye yalvarmaları var...


   *gerçekten bilip bilmediğinden anlayıp anlamadığından emin olamadığım diyalogları var.
    - tavuk ne yapar tatlım?
    - yumuyta
    - peki yumurtayı kim yapar?
     - anneeeeeeeeeeee!!!!!
    - inek ne yapar peki?
    - süttttttttt
    - sütü kim yapar?
    - babaaaaaaaa!!!!!
  (sizce anlamış gibimi duruyor ben yumurtacı baba sütçü)
   * bir zıplama bir hoplama telaşı içinde şıpır şıpır terler eşliğinde sonu gelmez '' lay lay lommm''
''minik kelebeğim minik kelebek ''şarkılar var.
  * elinde oyuncak tırtılı eller arkada hoplaya zıplaya bacakları yere yatıra yatıra '' aman tıytıl canım tıytıl tıytıl tıytıl ....'' uzayıp giden tırtıl dansımız var.
    
   
  * öğrenmeye almaya vermeye açık tavırları var ( hiç bu zamana kadar bu derece kolay olmamıştı aktivite yapmak)


* hemen hemen hergün gidilen  kuma çamura belendiği parklarımız var.

haftasonları Şevval le dedesinin onlar oynasın diye bahçeye döktürdüğü kumda saatlerce kule yapmaca, kuyu kazmaca vs vs zevkten dört köşe olduğu oyunlarımız var...

   bir sürü bir sürü güzel şey var  aklıma gelmeyen, günümü gecemi dolduran...biraz daha laf dinliyor en azından yatıp ağlayınca elde edemeyeceğini anladı nihayetinde genede ağlamaraı olmuyor değil ama gelip geçici kısa süreli...
 olmadık yerde olmadık şeyler söylüyor şaşıp kalıyoruz...
burası orta camii dedi geçengün ortaköy camiinin fotosunu görünce - ki biz camii takkını olduğu zamanlarda istanbul hatırası çektiğim beş on camii fotoğrafını sussun yada yesin diye oyalama taktiği olarak kullanırken ne zaman ortaköy camii dedikde aklında kaldı????
 sonra pipim kocamannnnnnn dedi geçen gün... pes yaniiiii onu kim demişki sanırım altını aldırmadığı zamanlarda söylenen lafı uzatmak için söylenen bir cümleydi...

bu arada Kırıkkale de sürekli şevval takibindeyken çişin nasıl nereye yapılacağını görüp bende yapcam diye tutturunca bezini açıp bir iki klozete oturtmuştuk.pazartesiden beri ablayla sürekli klozete oturuyormuş, uyanınca kuru oluyor bezi diyor evde tabii oyuna dalınca çiş işi unutuluyor...
kahverengiyide öğrendi renk olayımız tamamdır.yalnız arada siyah ve beyazı karıştırıyor:))))
sayılarla aramız yok net olarak iki üç sayıyı bilip nerde olsa gösteriyor ama henüz sayamıyor genelde dört beş altı on şeklinde saymalarımız...
eliyle kare üçgen yuvarlak yapmayı öğrenmiş , iki elini birleştirip işaret ve başparmakları kullanaraktan.geometrik şekiller onun için artık çocuk oyuncağı( bebekliğinden beri çok ilgili bunlara)
hafif- ağır , alt- üst, yukarı- aşağı, altında -üstünde,içinde dışında vs vs birçok kavramıda pekiştirdi...
Kuru renkli boyama kalemleri hala çok favori. güneş çiziyor bol bol denkgelişde aydede...
yemek işi artık çok rastgele. arada ne tırtıklarsa oyuna dalıp peynir yutturmaca...şükür yaz meyveleri sebze açığımızı kapatıyor.erişte pilav ve köfte üçlüsü her akşam öğününde...
ve hep diğer çocukları istiyor hep gözü kardeşlerde!!!!!
ne çok yazdım daha bir sürü şey var anlatılmayanda ....
bunun yanında
yorgun bir anne yorgun bir baba herşeye rağmen hep onun yanında....


   

17 Haziran 2010 Perşembe

Uras'la ilk uzun metraj yolculuğumuz...

     
      Bir haftadır yazmamışım yazamamışım...Öncesinde halamız gelmişti binbir çeşit hediyeyle İstanbul'dan. (Şekil a daki köpük makinemiz en çok sevinileni)Şiddetli geçen yağmurlardan dolayı ne kadar planlasakta tatile gidemedik. En çok Uras'a yaradı elbet bu durum. Halasının kuyruğu halleriyle hala oyun uras üçgeni  Pazar gününe dek sürdü.
  

   Dedik ne edelim ne edelim ne kadar gözümüz kesmesede artık özlemimden deli divane olduğum birbuçuk yıldır göremediğim Kırıkkaledeki ablamlara gitmeye karar verdik.Nasıl gitmeli ???yedek birilerinide almalı ???
    Uras ın en sevdiklerinden teyzesini ve Şevvalide alıp düştük yollara pazartesi sabahı...Nasıl mızıklamadan gideriz hesaplarıyla binbir çeşit oyuncak eşliğinde bolca mola vererek  10 kusur saatte vardık sonunda. en çok yorulan iki çocuk koltuğu arasına sıkışan kardeşim oldu ...ikisinide yedirdi içirdi susturmayı başardı ben önde kuruldum gittim. yolculuk nispeten kolaydı zoru molalar oldu. ilk arabadan inince ayakları uyuşmuş yavrular bir müddet koşamadılar sonra dizlerinin bağı açılınca tüm mola yerlerini birbirine kattılar:)))molalarda hiç foto çekmemişim sanırım fırsatta olmamış..
   Benim doğumumdan sonra Kırıkkaleye taşınmıştı ablamlar ,Uras   beş ay civarıyken görüşmüş, sonrasında kışın büyük yeğen Mehmet Kaan'ın okulu ,bizden 2,5 ay küçük Nizamettin Efe'nin hiperaktif oluşu nedeniyle görüşemeyip geçen yaz buluşmayı ümit etmiştik. Bir yıl evvel buraya gelirlerken yolda geçirdikleri büyük kaza sonrasında yarı yoldan dönmüşler ve bir daha yola çıkamamışlardı korkudan.En sonda biz yola çıkma hazırlıkları yaptığımızda kayınvalidemi kaybetmiştik. eniştem atlayıp geldi ama ablam gelememişti ufaklığın durdurulamaz durumlarından...öyle böyle uzadı gitti artık canıma tak etti uçak fobimi bile göze alıp tam gidecekken eşim sağolsun  aldı götürdü bizi...
    Derken vardık amannnn ne curcuna...4 çocuk dördü birbirinden şer dördü birbirinden haylaz:))))üç kadın iki adam peşlerinde hak getire:))
    Mehmet Kaan özleminden ilk gün önce beni sevin tavırlarıyla ortalığı birbirine kattı. beşyıldır ailenin tek çocuğuydu...Sonra Şevvali yanına çekip durmaksızın yaramazlık yaptılar:)))



Sonrasında Uras a da bulaşıp koltuktan yere zıplamaca öğretildi bolca boğuşuldu:)))Uras çok mutlu beş altı kere kafa üstü çakılsada:)))






Şevval 'e gelirsek; bir çınlama şeklinde ağlamayla beraber her istediği yapılsın herşey onun olsun herkes onunla ilgilensin ben bilirim hep ben BİRİM....




  Gelelim son Paşa Nizamettin Efe'ye...Aman ne paşa evlere şenlik ablam hep anlatırdı da yok artık abartmış derdim... Abarmamış abartılması mümkün değil...Dur durak bilmeyen bir beden nasıl güçlü nasıl hareketli...Sürekli yaramazlık peşinde. oraya çıksın buraya koşsun zıplasın pencere açılmıyor evde kesinlikle çünkü pencereye tırmanıyor balkon demirlerini sallıyor kapıları açıp carttt giriyor(uras daha kapı açamaz mesela)kitaplığa tırmanıp üç raf sonrası orta rafa boylu boyunca yatıyor koltukların tepesinde uyuyor çıkamaz dediğin heryere çıkıyor. Uras o kadar çok hayıyyyy dedi durdu ki ona oda yapmaya kalkışacak diye ödüm koptu. kesinlikle Uras onları yapamaz kaba motor hareketleri çok iyi.yapmadan etmeden hiç anlamıyor istediği olmayınca yerde debelenip ağlıyor.kocamn akülü arabayı koridorda iterek yürütüyor.ya anlatılması mümkün bir durum değil.
Şevvalle Urasın ödünü kopardı o derece. gelip onların üstüne yıkılıyor ikisindende iricene maşallah (16 kilo civarıboylu poslu)sonra oyunlarını bozuyor ondan köşe bucak kaçar oldular. Hatta şöyle bir durum oldu. ilk gece Mehmet Kaan çok şımarınca Nizamettin Efenin hallerini de görünce Şevval annesine gelmiş demişki'' Ben urasla oynuyayım bari ...''yolda gelirken Uras senle oynamam ben diğer kardeşlerimle oynarım deyip durmuştu.

Ben urasa anlattım o daha bebek senden küçük bak konuşamıyor vs vs diye. Uras arabalarla oynarken onun arabasını almış kaçmış. Uras gıkını çıkarmamış ''anne kardeş aldı gitti '' diyebildi ancak.''kardeş bozdu kardeş devirdi kardeş döktü...:))))''o kadar şaşırdıki oğlum. meğer ne kadar usluymuş oğlum artık sesimi çıkarmıcam hiç...şimdi evde soruyorum Efe ne yaptı annem diye, aynı hareketleri taklit ediyor bozduuuu diyor aldı kaçtı diyor :)))
Nizamettin Efeyi ayrıcana anlatmak gerek çokkk fazla negatif giden şey var . ilk gece hiç göz teması kurmayınca otistik olduğunu düşünüp uyuyamadım neyse ertesi günü biraz ilgilenilince yakınlaşmayı başardık.Anne baba doktor ama ilgi alaka sıfır sadece tv karşısında oturuyor...
sürekli kamerayı almaya çalışması nedeniylede doğru dürüst foto çekemedim.heleki dördü bi yerde hiç denk gelmedi:)))
bakıcısı ise hiç ilgili değil. belliki tv karşısına oturtup sigara içiyor kendisi. 12 kilo almış işe başlayalı okadar hareketli çocuğa nasıl kilo alınıyor mümkün değil anlamak.Efe ortadan kaybolduğunda peşinden gitmiyor ben gittim baktım geldim gitmiş odasında park yatağına girmiş tepeden ordan zıplamaya çalışıyor. Düşe kalka düşmemeyi öğrenmiş çok başına buyruk kalmış. Tombik çocuk ama sadece tv karşısında yiyor beslenmesi çok çok kötü.tv karşısındada tam otistik davranışlar dış ortamla ilgisiz iletişim güçlüğü var ve henüz söylediği hiçbir kelime yok.Hemen herkes suçlu bu durumdan abisinin çok kıskanmaları, sadece boğuşmayı öğretmesi itip kakması, bakıcının vurdumduymaz tavırları, anne babanın işgücü fazlalığı nedeniyle ilgisizliği  bizim gidip gelememelerimiz vs vs...
    Herkesi korkuttum özellikle bakıcıyı...sonra siz uğraşırsınız eğitimdi kursdu vs vs diye...Tv yi yasaklayın dedim tv kartını alın gidin dedim yok altını temizlettirmiyormuşda ondan yok yemek yemiyormuşda ondan.Eniştem sinirlendi:)) Ablam düşündü çokca.Eşim kızdı çok karıştım diye. Yok ben çok otoritermişim bıt bıt bıt durmadan Urasla konuşup onu yoruyormuşum çocuğu filozof yapmışım bu yaşta bu kadar şey öğretilirmiymş mehmet kaanda 3 yaşında konuşmuş vs vs vs...
      Tüm ilgim Efeye kaydı haliyle oturrtum kucağıma oynamaya çalıştım mervenin çal kapıyı oyununu çok sevdi göz temasımız derinleşti oyunla ceeee oynadık bolca...konuşturmaya çalıştım...Uras çok kıskandı bir ara. benimmm annem deyip deyip sarıldı kucağımdan ittirdi:)))
Ablama gelince çokkkk zayıflamış genç kızken bile 60 küsür olan ablam 50 kiloda. İş zor ev zor...Annemede kızdım çok yalnız kalmış çok yıpranmış.Bir dahakine siz gelirsiniz bile diyemeden ayrıldık.
Dönüş daha kolaydı yorgun bedenler daha çok uyudu :)))
 

10 Haziran 2010 Perşembe

Ne giydirmeli???



  sevgili arkadaşım Feride Bizi mimlemiş...ilk mimim yaşasınn... teşekkürler tatlım...
gelelim sorulara:

1.Nasıl giydiriyorsunuz?
Rahat giydiriyorum ben. Sıkmayan terletmeyen üşütmeyen vs vs...Kışı pijama takımlarımız üstünde yelek ve uyku tulumumuzla bitirdik.Alışveriş pek yapamadığım için Wenice e gidip üç beş şey aldım kış bitti.Tabi arada sağolsun Teyzeler ve halalardan farklı bişiler geldide insan içine düzgün çıktık:))) yukardaki nikemızı halamız almıştı mesela. Birde izmirdeki kuzenim Sobeden alıp geldiklerinide unutmamak gerek...Babaannemiz çok kızardı doğru dürüst bişeler giydir öle yaka paça çıkarıyorsun çocuğu diye. Şu zamana kadarda güzel tulumlarımızı  ayakkabılarımızı o almıştır. Bundan sonrası ne olacak merak ediyorum.Ve şimdiye kadarki tüm ceket yeleklerini kendi örmüştü.En son hasta hasta yılbaşında kırmızı giysin diye geyikli süeter örmüştüde ;
Uras  inatla çıkarmak istemişti o gece bu fotoda o yılbaşından..


2.Marka mı? Pazar mı? Semt butiği mi? Nerelerden alışveriş yapıyorsunuz bebelere?

 LCW hiç giyemedi Uras. çünkü çok baskıları var geçen yaz kontakt dermatit oldu göbeği bu yüzden:)))ve aynı annesi gibi sırttaki markaları kaşındırıyor.Kalın kemerli olmamalı , kesinlikle penye olmalı diye aldım bu yazda şortlarını.Marka takıntım yok ama pahalı markaların tasarımları çok güzel halamız tişörtler getirmiş mothercare den tam istediğim gibi hiçbiryerinde etiket yok ve çok kullanışlı.bide yazlık sandalet var çok fena güzell.M @ S geçen yazki tişörtleride öyleydi kışın organik Kanz bodylerimizde çok kullanışlıydı. Ama benim o markaları bulup gidip alma şansım yok. getiren olursa giyiyoruz.semt butiğine pazara bile gitme şansım yok

3.Haftada 3-5 defa makine döndüren çamaşır canavarlarının cicilerini ütülüyor musunuz?

hayır ütülemiyorum zamanım yok olsada sevmem zaten ütü yapmayı mutlaka zamanım yoktur bu yğzden.

4.Terlik mi sandaletmi?

terlik giymeyi bilmiyoruz. sandalet elbette.

5.Şapka sorun mu? Nasıl çözüyorsunuz?

bebeklikten beri şapka takılınca dışarı çıkacağını bildiği için sorun olmuyor:)))

6.Malum deniz mevsimi açıldı. Mayo kullanıyor musunuz? Öneriler?




geçen yıl mayo almıştım bir iki kez giydi rahat değildi mayobez kullandım ...bu yaza henüz bir önerim yok ama deniz sandaletlerimiz süper güzel umarım kaymazda rahat giyebiliriz.

8 Haziran 2010 Salı

bir varmış bir yokmuş halleri...






hamile ben. 30 kilo artısıyla yürüyemez durumlardayken o topukluyu nasıl giymişim pes valla...


         
                uras ve ben...pek bi perişan dönem...nitekim bu dönem uzadı uzadı uzadıııııı şimdilerde önüne geçilemez boyutta kaldı. kuaföre gidemez hatta saçını taramadan işe gider pozisyonlarda ben...işin garibiyse bundan hiçde hoşnutsuz değilim. ne güzelmiş evden boyanmadan çıkmak eşofmanla spor ayakkabıylada ne kadar rahat edermiş insan:)))
    velhasıl eski benden eser kalmamış...Aslında Uras değil beni değiştiren kırsal kesim insanı olmak...Çok yavaş geçiyor burda günler insanlar çok yavaş hareket ediyor. Çok yorulup az düşünüyorlar.Hep aynı muhabbetler var.Geldim geleli (nerdeyse beş yıl olacak )sordukları üç soru(N) var.
     evlimisin(evettttttttttt)
     çocuk varmı(evetttttttt )
     evin varmı( evim hala yok olmazda hiçbi mantık durumunda bu soruyada evet cevabı bulduğum an zaten onlardan biri olmuş olacağım yerleşik hayat modu)
   başlarda nefret etmeme rağmen sevmeye başladım buraları. Doğal beslenip doğal düşünüyorum...Urası büyütmek daha kolay...Bol dedikodulu , her sabah sokakta işe giderken aynı kişilerin aynı hareketlerini göre göre dejavu yaşadığımı zanneder durumlarla ,tek arkadaşımla bolca aile saadeti yaşayaraktan gelip geçiyor günler...
   Özlediklerim hep İzmir, istanbulda...Özlediğim ençok İZMİR İSTANBUL...

       bi yarım saattir foto arıyorum urasla aslında park fotolarım vardı ama bulamadım. bir dönem hiç çekilmedim zaten :(((kendimi sevemediğim dönemde görsel anlamda.
            şu fotoğraf makinemi yaptırır yaptırmaz ( düşürdüm lens kapağı açılmıyor uv filtresi paramparça oldu umarım lens çizilmemeiştir)Urasımla çekileyim bari hazırda kilo vermişken.
            Annemin 52. mevlütünü yaptık haftasonu.Çok yoğunduk. bir geceliğine eve döndük. kardeşim geldi istanbuldan. bir hafta beraberiz ben gene izin alamadım yarında çalışacağım . perşembe tatillllll....kısa bir süre yokum biraz dinleneyim uzunca bir müddet izin alamayacak gibiyim...Uras halasıyla çok mutlu. Urasa köpük makinesi almış bide suyla yazan kalemlerden bide kitap bide araba bir sürüde kıyafet... aman   çok mutluyuz çok...Halayla hergün tırtıl dansı yapıyorlar. Henüz çekemedim şaşkınlıktan kamera evde kalmış en kısa zamanda tırtıl dansımızla karşınızdayız...

3 Haziran 2010 Perşembe